Bunaltı yaşantısının ilkörneğini ve kaynağını doğumda bulduğunu söyleyen Freud’uh doğum travmasına
yönelik bu fikri öğrencilerinden Otto Rank tarafından etraflı bir
biçimde ele alınmıştır. Rank’a göre doğum olayı, yalnızca fizyolojik değil, ruhsal alanda da yankılar uyandıran ve sarsıntı yaratan bir yaşantıdır. Gerçekte ruhsal bir sarsıntının olabilmesi için
kişiyi etkileyen bir olayın bulunması gerekir.
Psikanalitik kurama göre doğum, ayrılma bunaltısının ilkömeği olduğu için ruhsal sarsıntıya neden olmaktadır. Daha sonraları Leboyer (1974)
tıbbî deneylerden elde ettiği sonuçlara göre doğumun çocuk için
fiziksel olduğu kadar ruhsal bir sarsıntı'da oluşturduğunu ileri
sürmektedir. Ona göre bebek doğarken acıyı bir ıstırap olarak
algılama yetisine sahip bulunmaktadır. Bu durumda dünyaya gelme acılı bir deneyimdir.
Doğum sarsıntısı aslında çok sayıda ve son derece yoğun duyumsal deneyimlerle oluşmaktadır. Bu deneysel deneyimler, ışık,
gürültü, üreme organlarından geçiş, havanın akciğerlere dolmasının neden olduğu duyum vb. gibi durumlardır. Çocuk kendisi
için bildik olan bir yaşamdan bilinmeyen bir yaşama geçmektedir. Bu nedenle dış uyaranlar yumuşatılarak bir dereceye kadar
çocuğun yaşayacağı sarsıntıyı hafifletmeye özen göstermelidir.
Örneğin, çocuğun uzun bir süre annesiyle temas halinde olması
sağlanmalı, göbek bağının kesilmesi çocukta düzenli bir solunumun yerleşmesinden sonra yapılmalıdır.