(alm. Traum;fr. reve; ing. dream) Uyku esnasında ortaya çıkan ve birbirleriyle bağıntılı ya da bağıntısız olarak algılanan görüntüler bütünü.
Bizi aşırı uyaranlardan ve tahammül edilmez gerginliklerden
koruyan rüya Freud’e göre uykunun bekçisidir. Ancak, rüyanın
bu işlevsel görevi A. Adler ve K. Horney tarafından kabul edilmiş değildir.
Bu psikologlara göre rüya herhangi bir durum karşısında oluşturulacak vaziyet alışın bir Ön provasıdır.
İster gerçekleştirilmeyen isteklerin gerçekleştirilmesi, ister ileriye dönük bir planlama olsun rüyalar insanoğlunun ruhsal dengesinin korunmasında vazgeçilmez bir yere sahiptir. Günlük yaşamımızda bizi türlü engellemelerle karşı karşıya bırakan ve gerginlik altında tutan çoğu durumların rüyalarla arındırıldığı da
bir gerçektir.
10 ya da 15 dakika süren rüyalar gecenin başında ve sonunda
yani paradoksal uyku evrelerinde ortaya çıkar ve uyku süresinin
dörtte birini kapsar
Rüya sırasında gözlerimiz göz kapakları ardında sürekli olarak devinim halindedir. Öyle ki, bir kimsenin
rüya görüp görmediğini uyku esnasında göz deviniminden anlayabiliriz.
Rüyaların içeriği anılarımız ve duygusal yaşamımızla yakın ilişki içindedir. S. Freud rüyalarımızda, biri görünür bir diğeri de gizil olmak üzere iki içerik bulunduğunu kanıtlamıştır. En karmaşık duygular, bastırılmış istekler yoğunlaşmış bir biçimde simgelerle ortaya çıkar. (Üstbenin isteklerine ters düşmemek için
aluşturulan simgelerin çözümü bizi bilinçdışının derinliklerine
götürür). Üstben kurallarına uygun düşmedikleri için, uyanıkken gerçekleştirilmeleri olanaksız olan nice istek ve tasarımlar
rüyalardaki simgesel örgütlenmeyle gerçekleşebilirler.